YENİCE NASIL KURTULUR ?
Serdar Akca 20.5.2008
 
 
Yaşımız geldi geçiyor diyorum bazen. Ama bilesiniz ki bu satırların yazarı henüz 36 yaşında. Ne acı ki bu yaşın en az yarısını hep aynı sorunları konuşarak ya da dinleyerek harcamak zorunda kaldım. Evet. Yenice’nin en önemli sorunu işsizlik ve buna bağlı problemler.

Bu genelde Türkiye’nin ve özelde bölgemizin kronikleşmiş problemi. Ne acı ki dünyada işsizlik oranı yüksek ülkeler sıralamasında ikinciyiz. Ülkemizde de işsizliğe bağlı olarak göç vermede bölge olarak en ön sıralardayız. Korkum şu ki bu öyle devam edip gidecek. Ve ben Allah ömür verirse ömrümün geri kalanın da da bu sıkıntıları hep dinliyor veya konuşuyor olacağa benziyorum.

Neden dediğinizi duyar gibi oluyorum. Çünkü bir şeyin çözümünü bulmak için sorunun doğru tespit edilmesi lazım.

Hep soruluyor, Yenice nasıl kurtulacak diye. Bizde bildiğimizi ve doğru olduğuna inandığımızı anlatmaya çalışıyoruz.

Sorun insanımızın çözümü hep başkalarından beklemesinde yatıyor. Hep bekliyoruz. En önemli beklentimizde devletten. İstiyoruz ki devlet gelsin ve Yenice’yi fabrikalarla donatsın. Ya da çocuğumuzu bir devlet kapısına alsın. İş versin.

Görmek istemediğimiz bir gerçek var. Devlet denen mekanizmayı algılama biçimimiz kurtuluş savaşı sonrası devletçilik ilkesine saplanıp kaldı. O dönemde doğal olarak devlet her şeyi kendisi yapmak mecburiyetinde idi. Fabrika kurmakta bu mecburiyetin bir parçası idi. Oysa yakın dönemde devletin fonksiyonu ciddi bir değişikliğe uğratıldı. Artık devlet sadece organizasyon yapan bir mekanizma haline dönüştürüldü. Üzerindeki fabrikaları da özelleştirme yoluyla elden çıkarması sağlandı. Bu anlayışta sadece ortam hazırlamak ve teşvik edici bir yaklaşım sergilemek devletin vazifesi, yatırım yapmak ise müteşebbisin. Yani şahıslar ve özel sektörün.

Bu gün her şeyi devletten bekleyen anlayış sorunun çözümü değil bir parçasıdır. Çünkü bizi etkisiz hale getiren bu anlayıştan başka bir şey değildir. Dolayısıyla çözüm bizde yatıyor. Beklemeyeceğiz. Orta ölçekli işletmesinden esnafına, emeklisinden gencine üreteceğiz. Beklemek zaman kaybından başka bir şey değildir.

Sanayi devrimi denilen batı kalkınması veya Japon mucizesi denilen Japon kalkınma modeli nasıl başladı biliyor musunuz? Evde üretimle. Evet, sanayi devrimi makineyi buldu ama fabrika düzeni üretim, sanayi devriminden nice sonra gereklilik neticesinde ortaya çıktı. İngilizler ve Japonlar önce evleri üretime geçirdiler. Evde üretim az sermaye ve ev halkının emeğiyle üretime katılımından başka bir şey istemeyen bir sistemdir.

Bu gün Yenice’de bizimde yapmamız gereken işte budur. Beklemeyeceğiz ve üretime gececeğiz. Ben aile merkezli üretime mikro üretim atağı diyorum. İhtiyacımız olan şey işte bu mikro üretim atağıdır.

Peki, ne üreteceğiz?

Bu soru Yenice için kolay cevaplandırılabilecek bir soru. Zira elimizin altında üretime dönüştürülmesi çok büyük teknoloji istemeyen ahşap sektörünün hammaddesi var. Sadece bir iki küçük makine ile evlerimizin zemin katları, kömürlüklerimiz veya çatı aralarımız hatta bir odamız imalathaneye dönüşebilir. Bu şekilde üretimi basit yüzlerce çeşit var. Bu çeşitleri burada yazmaya gerek bile yok aslında. Ama yıllardır gidip geldiğim yurt dışı fuarlarında çektiğim veya fuarlardan aldığım CD katoloklardan sizler için derlediğim ahşaptan üretilmiş aklımızı zorlayan bazı resimleri yazının sonuna bir link olarak ekleyeceğim yinede. Bu resimlerin içerisinde süs eşyaları çoğunlukta olacak. Çünkü diğer kalemleri büyük oranda hepimiz biliyoruz. Akıl düşünürse ve insanda yapmak istese çalı çırpıdan bile neler üretilebileceğini görmek mümkün bu resimlerde. Ama bu çalılar üretime dönüşürse bir değer ifade ediyor. Değilse sobalarda yakınca değil.

Geçen yazımızda bir soru sormuştuk. Yenice ormanlarının bitki örtü çeşitliliği bitkisel ve tıbbi ilaç ile kozmetik sanayi için bir değer ifade eder mi diye. Evet, Yenice’nin havasını suyunu, ormanını, toprağını ve elbette ki insanını üretime bir faktör olarak katabilmek için yeniden yorumlamalıyız.

Bu bağlamda devam edersek organik tüketimin teşvik edildiği bir ortamda ilçemizdeki birçok yöresel ev ürünün altın bilezik değerinde olduğunu biliyor musunuz?

Mesela bizim tarhanamızın lezzetinin bir benzerini kimse gösteremez bana. Oysa Uşak civarı tüm Türkiye’ye çuval çuval tarhana satıyor. Dağda yetişen ve annelerimizin topladığı kuşburnundan yapılan marmelatın lezzeti ise rakipsiz. Köylerimizde yapılan turşuların tadına ise doyum olmaz. Şimdi büyük şehirlerdeki lüks lokantalardan küçük döner büfelerine kadar her yerde turşu sunuluyor müşteriye.

Çocukluğumda köylerde ekilmeyen tarla kalmadığını hatırlıyorum. Şimdi her yer boş. İlçemizde tarım müdürlüğümüz var. Soralım bakalım Yenice topraklarında ne yetişir diye. Yol göstersinler insanımızı. Maydanoz bile deseler yer gök maydanoz ekecek iradeyi göstermeliyiz. Bundan 15 sene önce duymuştum Yenice toprakları ceviz ağacı yetiştiriciliği için elverişli diye. Ama bu 15 yılda 15 ceviz ağacı diken insan gösteremezsiniz bana. Oysa ceviz kendi değeri de katma değeri de yüksek bir ürün. Emin olun fındık neyse cevizde o.Bu örnekleri okuyucunun sabrını zorlamamak için uzatmaya gerek görmüyorum.

Evet üretmeliyiz. Ne üretebiliyorsak onu üretmeliyiz. Sermayemiz yok diyenler bilsin ki mikro işletmenin yani ev üretiminin en büyük sermayesi insandır. Geri kalanı da küçük miktarda temin edilebilir maddi sermaye. Değilse bankalarda bekletilen emekli paralarının İstanbul’da asgari ücretle kapıcılık yapmak zorunda kalan ve bugün yarın aynı kadere razı olmayı kabullenmiş ilçe sokaklarında boş gezen çocuklarımıza hiçbir faydası olmaz.

Birde unutmadan bütün bunları yapmak için kurtarıcılar beklemek kadar anlamsız bir şey yok. Her şeyi getirip siyasete bağlayanlar ve Yenice’nin sorunlarının iktidar yanlısı olmayan bir belediye sebebiyle çözülemediğini ileri sürenler sorunu da problemi de anlayamayanlardır. Ya da tersinden okursak seçildiğinde bu işleri halledeceğini ileri sürenler sorunu istismar edenlerdir. Bunları yıllardır yaşaya geldik ve sorun hala ortada.

Oysa çözüm gün ışığı kadar belli. Ne kadar çabuk başlarsak o kadar hızlı yol alırız.

 
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
   

Serdar Akca 20.05.2008







YOLA DOĞRU DEVAM ETMEK 30.07.2008
YENİCE NASIL KURTULUR ? 20.05.2008
BİR ÇIKIŞ YOLU: TIBBİ VE KOZMETİK BİTKİLERİ  10.04.2008

SICAK PARA SOĞUK KRİZ 03.02.2008
PAKİSTAN’DA KAOS KİMİN İŞİNE YARAR? 01.01.2008
TAYLAND GEZİ NOTLARI 17.02.2007
ÇİN İZLENİMLERİM 03.12.2007
GELİN 1915 OLAYLARI KADAR 1918 OLAYLARINI DA KONUŞALIM 24.10.2007
ŞEHİR LOBİCİLİĞİ 22.09.2007
BÖLGE SANAYİİNİN TÜRKİYE LİSTESİNDEKİ YERİ 24.8.2007
KARABÜK-NE YAPILMALI 27.07.2007