ŞEHİR LOBİCİLİĞİ
Serdar Akca 22–09–2007
 

ŞEHİR LOBİCİLİĞİ
Lobicilik terminolojik olarak İngiliz kökenli bir kavram olsa da daha çok Amerikan siyasetinde veya Amerikanın gözünde nüfuz elde etmek isteyen çevrelerin faaliyetlerinde kendisini göstermektedir. Amerika’da desteklenen başkan adayı için yapılan çalışmaların önemli bir kısmı lobiciliğe dayanır. Ayrıca Amerika’yı kendi arkalarına almak isteyen çevrelerin destek bulmak amacıyla yaptığı her türlü faaliyete de lobicilik denmektedir.

Bu sebeple daha çok diplomatik dilde uluslar arası ilişkilerde duyduğumuz bir kavramdır lobi faaliyetleri. Ancak aynı kavram bugün ülkemizde de gerek özel sektörde, gerek kamuda, gerekse siyasi arenada ve iletişim jargonunda da sıkça kullanılıyor. Ayrıca bugün lobi faaliyetleri yapmak üzere kurulmuş şirketler bile var. Yani bir meslek dalı halini almış durumda lobicilik.

Peki, lobicilik ne işe yarar? En basit ifade ile elde etmek istediğiniz sonuca ulaşmak için ilgili kişi ve kuruluşları etkilemeye yarar. Yani sonuca ulaşmanıza zemin hazırlar.

Ülkemizde son dönemlerde lobiciliğin karşımıza çıktığı farklı bir alan daha var. O da şehirlerin nüfuz oluşturarak yatırım alma ve kendisini ön plana çıkarma çalışmaları.

Bu başlangıçta planlanmış bir süreç değildi. O şehrin iş adamları, siyasetçileri ve bürokratlarının nüfuz alanı ile ilgili idi. Ancak bu gün bu süreçler planlanıyor. Şehrin tüm aktif enerjisini bu çalışmaya katan faaliyetler yürütülüyor. Bu aktif enerji tüm siyaset mekanizmasını, iş dünyasını, sivil toplum kuruluşlarını, bürokratik otoriteyi ve hatta bireysel güçleri kapsıyor.

Ülkemizde bu açıdan önemli mesafeler kat eden şehirlerimiz var. Ve bu şehirlerimizin çalışmaları sadece merkezi hükümetlerle sınırlı kalmıyor. Yurt içinde yatırım yapmayı düşünen yabancı sermayeli şirketleri ve yerli özel sektör firmalarını da kapsıyor. Şehrin tanıtımı için yurt dışında faaliyet gösteren ajanslarla çalışmalar yürütülüyor. Bu yolla şehrin sanayi açısından konumu, tarihi ve turizm potansiyeli görücüye çıkarılıyor.

Bir şehrin bunu sağlayabilmesi için her şeyden önce kendi iç dinamikleriyle barışık olmayı becerebilmesi ve birlikte hareket etmeyi sağlayabilecek bir sosyal bilincin oluşturulması gerekmektedir. Ayrıca bütün bu çalışmalarda öncülük vazifesini yürütebilecek pozitif aktörlerin üretilebilmesi sürecin anahtarıdır. Olumlu örneklerde süreci sürükleyip götüren bu pozitif aktörler olmuştur.

Ülkemizde şehir lobiciliğini başarılı olarak yapabilen birçok örnek var. Bu şehirlerin kendi arasında da tatlı bir rekabet olduğu göze çarpıyor. Örneğin 2006 yılında Türkiye`ye 1,2 milyar Euro’luk bir yatırım yapmayı planlayan Güney Koreli otomobil devi Hyundai yatırım için uygun yer ararken bu şehirler hemen ön plana çıkmıştı. Öyle ki Hyundai yetkilileri sırayla bu şehirlerde helikopterler ile incelemelerde bulundu. Kocaeli, Bursa, Yalova, Denizli, Konya, Kütahya, Mersin, Aydın, Kayseri, Niğde ve Edirne gibi şehirlerin yerel yöneticileri, sanayi ve ticaret odaları başkanları, üst düzey bürokrat yöneticileri ve siyasileri Hyundai’yi ikna edebilmek için ellerinden gelen çabayı göstermişlerdi. Ancak ne yazık ki Hyundai bu şehirlerden hiç birini tercih etmeyerek birazda bürokratik nedenlerle Çek Cumhuriyeti’ni tercih etmişti. Eğer yatırım için Türkiye tercih edilmiş olsaydı seçilen şehir ihya olurdu. Zira yatırımı gerçekleşecek tesis 2008 yılında tamamlanarak 20 bin kişiye iş imkanı sağlayacak ve yılda 5 milyar Euro’nun üzerinde bir ciro elde edecekti.
Böyle bir süreçte bölgemizin de sesinin çıkmasını arzu ediyor insan. Son dönemlerde lobiciliğin öneminin kavrandığına dair bazı önemli adımların atıldığını gördükçe de mutlu oluyor. Bu konudaki birlik ve beraberlik ise umutlandırıyor.

Ancak burada asıl önemli olan nokta bu adımların konjektürel bir heves ve şahıslara bağlı adımlar olarak kalmasından öte kurumsallaşma sağlanarak süreklilik arz eden bir çalışmanın ortaya konulabilmesidir.

Hiç şüphesiz ki bu kurumsallaşmanın en önemli ayağını birey oluşturacaktır. Özellikle bireylerin bölgelerine sahip çıktığı şehirlerde bu kültürün daha hızlı geliştiği görülmektedir.
Daha sonra şehrin yerel yöneticileri, siyasi partileri ve siyasetçileri, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, iş dünyası, yazılı-sesli ve görsel medyası, üniversitesi ve bürokrasi de bu faaliyetlerin önemini kavramalı ve içinde yer almalıdır. Zira şehir lobiciliği en önemli ortak paydalardan birisidir.

Lobicilik kültürünün geliştiği şehirler diğer şehirlerle mukayese edildiğinde birçok alanda olumlu farklar ortaya koyabilen şehirler olarak karşımıza çıkıyor. Kamu ve özel sektör yatırımlarından daha fazla pay alabilen, yerli ve yabancı yatırımcıların dikkatini çekebilen, iş adamlarının daha hızlı sıçrama yapabildiği, üniversitelerine rağbetin daha fazla olduğu, hükümet nezdinde bakanı bulunan, bürokraside yetişmiş insan gücünü daha rahat istihdam edebilen ve siyasetçisinin sadece bölge siyasetçisi olarak değil Türkiye siyasetçisi olarak kabul gördüğü şehirler.

Ümit ediyoruz ki kurumsallaşarak gelişmesini arzu ettiğimiz lobicilik çalışmalarıyla bölgemiz şehirleri de bu açıdan hızlı adımlar atabilsin ve diğer şehirler ile aramızdaki bariz açık kapatılabilsin.

Serdar Akca 22–09–2007