RÖPÖRTAJ
Yenice’nin Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Erdinç Dereli bölgemizin yetiştirdiği genç kuşağın önemli isimlerinden Serdar Akca ile 27 Mart–8 Şubat tarihleri arasında Uluslar arası Takı Fuarlarına katılmak amacıyla gerçekleştirdikleri Çin ve Hong Kong seyahatlerine ilişkin bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajı sizler için sunuyoruz:



Yenice’nin Sesi Gazetesi-Erdinç Dereli: Kısaca Kendinizi tanıtırmısınız.


1972 Yenice doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih mezunuyum. Üniversite eğitimim boyunca medya, iletişim ve halkla ilişkiler alanlarında aynı üniversitenin düzenlediği sertifika programlarına katıldım. Bu arada 2 yıl süreyle Konya Büyük Şehir Belediyesi bünyesinde Basın Müşavirliği’nde müşavir, Kültür Müdürlüğü’nde Konya Milli Fuarını da içeren kültür-sanat programlarının organizasyonunda organizatör olarak görev yaptım. 1998 yılında İngilizce eğitimi almak üzere Amerika Birleşik Devletleri’ne gittim. Burada Nebraska-Omaha Üniversitesi ve New York City Üniversitesinin İngilizce dil eğitim programlarına devam ettim.

Üniversite mezuniyetim sonrasında 54.TC hükümetinde Adalet Bakanlığı Bakanlık Danışmanlığı görevine atandım. Daha sonra TBMM’nde milletvekilliği danışmanlığı görevinde bulundum. Aynı zamanda Refah Partisi Genel Merkezi Basın Müşavirliği’nde basın müşaviri olarak görevlendirildim.

Bu bürokrasi tecrübesinin ardından Türkiye’nin en önemli iş adamları derneklerinden biri olan Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği Ankara Şubesi’nin kuruluş çalışmalarında kurucu genel sekreter olarak görev yaptım. Bu vesileyle de iş dünyası ile yakından tanışma imkânı buldum ve böylece iş dünyasına da adım atmış oldum.

2000 yılı nisan ayından 2002 yılı kasımında yapılan 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar Konya’da faaliyet gösteren Noya Orman Ürünleri AŞ ve Miradoor Kapı Sistemleri AŞ ile aynı şirketlerin pazarlama-satış faaliyetlerini yürüten Noya SDM pazarlanma grubunun genel müdürlüğü görevlerini yürüttüm. Halen Türkiye geneline toptan pazarlama yapan ve gümüş takı sektöründe faaliyet gösteren ortağı olduğum bir şirkette sorumlu yönetici olarak çalışmalarımı sürdürmekteyim.

Bu arada bildiğiniz gibi milletimize hizmet edebilmek amacıyla 3 Kasım 2002 seçimlerinde Saadet Partisi’nden Karabük Milletvekili adayı olarak bir seçim tecrübeside yaşamış bulunuyorum.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Çin ve Hong Kong’a gidiş amacınız nedir?

Belki yılda en az beş kezi bulan bir periyotla Asya’ya yaklaşık 3 yıldır gidip geliyorum. Bu kez gidiş amacımız takı sektörü ile ilgili yapılmış olan fuarlara katılmaktı. Bu amaçla ilçemizin önde gelen iş adamlarından Sayın Rıfat Koca ile birlikte yaklaşık 10 günü kapsayan bir süre ile Çin ve Hong Kong’da fuarlara katıldık. Sektörümüzle ilgili gezi ve incelemelerde bulunduk. Bu fuarlardan ilki Çin’in Shenzhen şehrinde idi. Diğeri ise Hong Kong’ta. Bu arada Guangzhou şehri ve çevresinde de sektörümüzle ilgili üretim yapan firma ziyaretlerinde bulunduk.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Peki, seyahatinizde hedeflerinize ulaşabildiniz mi?

Fuarlar artık iş dünyası için önemli bir pencere vazifesi görüyor. Bir fuar size aylarca arasanız bulamayacağınız ve ulaşamayacağınız imkânlar sunabiliyor. Bu açıdan şu ana kadar hangi işi yaptıysam en önemli prensiplerimden birisi o iş kolu ile ilgili dünyadaki en büyük fuarları ziyaret etmek olmuştur.

Mesela bundan öncede faaliyet sahası olarak çalıştığım orman ürünleri alanında da gerek İtalya’da gerekse Almanya’da yapılmış olan en büyük sektör fuarlarına müteaddit defalar katılmıştım. Buradan yakalamış olduğum bağlantılar sayesinde bu sektörün en büyük makine üreticilerinin fabrikalarını gezme imkânı bulmuş bu amaçla da aynı ülkelere daha sonra davetli olarak yeniden gitmiştim. Dolayısıyla bu fuarlar her şeyden önce müthiş bir eğitim imkânı sunuyor. Sektörünüzdeki teknolojik yenilikleri yakalayabiliyorsunuz.

Çin ve Hong Kong’taki bu fuarlarda da benzer durumlar gerçekleşti. Zira 2 sene öncede aynı fuarlara katılmış ve iş olanakları oluşturmuştum. Dolayısıyla bu fuarlar sayesinde de mutlaka yeni iş olanakları oluşacaktır. Bununda ötesinde faaliyet gösterdiğimiz takı sektöründeki son gelişmeleri tasarım ve üretimdeki son yenilikleri ve elbette ki en yeni ürünleri görme imkanı bulduk. Bunlar bile ticari süreç içerisinde insana önemli katkılar sağlayacak donelerdir.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Çin için uyanan dev deniyor. ABD’de başlayan ekonomik krizde çininde katkısı olduğu vurgulanıyor. Bu konularla ilgili izlenimlerinizi bizimle paylaşırmısınız?

Bildiğiniz gibi Çin’in nüfusu yaklaşık 1,3 milyar. Dünya’nın en kalabalık ülkesi. Yani neredeyse dünya nüfusunun dörtte biri. Ancak soğuk savaşın bitimiyle Çin’in komünizmden Liberal ekonomiye geçmesiyle başlayan yeni süreç karşımıza bambaşka bir Çin çıkardı.

Yıllık ihracatı 1 trilyon dolar olan ve dış ticaretinde 150 milyar dolar fazla veren bir ülke.

İnsanlarının günde en az 12 saat ve haftada 6 gün çalıştığı ve kalifiyeli bir ustanın bile ancak Türkiye’deki asgari ücretli kadar bir para aldığı bir ülke.

Değişimin başlangıcından bu yana kısa bir süre geçmesine rağmen bizdeki meşhur orta direk tabiri artık Çin’de de oluşmuş durumda. Çin sosyal bilimler akademisinin yaptığı bir çalışmada Çin nüfusunun beşte birinin orta sınıf haline geldiği ifade ediliyor. Şehirler de yaşayan hane halkı gelirinin 18–36 bin dolar aralığını bulduğu ve 1,3 milyarlık nüfusun 500 milyonun şehirlerde yaşadığını belirtmek isterim. Ancak her şeye rağmen şehir merkezlerinden uzaklaşıp kasaba şehirlerine geçtiğinizde karşınıza Çin’in ikinci yüzü çıkıyor. Gelişmeden pay alamamış ve tam bir üretim makinesine döndürülmüş insanlarla karşılaşıyorsunuz. Herkesin işinden başka bir şey düşünemediği ancak buna rağmen hayata telaşla değil sakin bir yaşantı ile tutunan insan manzaraları çıkıyor karşınıza. Bizdeki orta büyülükteki bir il nüfusuna sahip bir kasaba şehrinde aynı sektörde faaliyet gösteren yüzlerce fabrikayı bir şehirde görmek mümkün burada. Bu sebeple Çin’lilerin sadece dünya ile değil birbiriyle de yarıştığını hissedebiliyorsunuz.
Çinlilerin bugün dünya’yı en fazla etkilediği nokta üretim maliyetlerinin düşüklüğü. Bu açıdan her geçen gün Pazar payını biraz daha arttırıyor. Çinlilerin meşhur bir tabiri var. Bugün dünya merkezlerine harekete eden her uçakta ürettiği malı satmak üzere çantasıyla yola düşmüş en az 10 Çinli vardır diyorlar.

Meselenin ekonomik krizle ilgili boyutuna gelecek olursak Çin’in ticari mal üretimi henüz ABD’nin ancak onbeşte biri kadar. Çinin şu aşamada ABD’yi etkilemesi ancak ABD’nin Pazar payını daraltmasından kaynaklanıyor denebilir. Zira temel sorun tüketim daralıyor. ABD zaten çok üretiyor. Üretimini satmak zorunda birde ucuz maliyetli Çin imalatı karşısına çıkınca az da olsa pazar kaybetmiş oluyor. Ancak Çin’in ABD’yi asıl etkileyecek yönü büyüyen bir güç olarak alternatif bir siyasi blok oluşturma gereksinimi üzerinde durması ve bu amaçla da bazı çalışmalar yürütmesi. Gelecekte oluşabilecek ABD baskılarını göğüslemek içinde el altından ABD borsalarında serbest fonlardan bol miktarda satın alma yaptırıyor. Bundaki amacı gelecekte bu fonları ABD’ye karşı koz olarak kullanmak istemesi. Kısacası Çin’in ABD’yi etkileyecek asıl yönü bu.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Hong Kong’la ilgili neler söylemek istersiniz?

Bildiğiniz gibi Hong Kong Çin’in güneyinde bulunuyor. Çin ana kara parçasının devamı niteliğindedir.1945 yılından 1997 yılına kadar İngiliz egemenliği altında kalmış ve 1997 ‘de yeniden Çinlilere verilmiştir. Bugün Çin yönetimindedir. Ancak her şeye rağmen sınırları korunmakta ve Çin’e giriş ve çıkışlarınız gümrük kontrolü ile yapılmaktadır. Oysa Hong Kong bir serbest bölgedir ve mesela Türkiye’ye vize bile uygulamamaktadır. Fakat Çin’e girmek için vizeye ihtiyacınız var. Bu sebeple tek devletli ama iki sitemli bir yapı bugün Hong Kong’u en güzel anlatan bir terim olacaktır.

Hong Kong’a bugün bir anlamda Çin’in dünyaya açılan pazarlama üssüdür de denilebilir. Zira Çin büyük oranda ticaretini Hong Kong’dan yürütüyor. Bu sebeple 235 kadar küçük adadan meydana gelen bir adalar topluluğu olan bu ülke bugün Asya’nın en büyük serbest pazarı ve limanı olma özelliği taşıyor. Çin’den ayrı bir para birimi bulunuyor. Yine ne ilginçtir ki bu parayı bile bir özel banka basıyor.

Şehir oldukça sıkışık ve yüksek binalardan oluşuyor. Ama Çin’e oranla batının İngiliz mantalitesini her alanda hissedebiliyorsunuz. Nüfusu yoğun olmasına rağmen daha temiz, daha düzenli. Çin vatandaşları bile bu ülkeye izinle girebiliyor.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Oldukça genç yaşta önemli çalışmaların altına imza attınız. Peki, tecrübeli bir ağabeyleri olarak gençlerimize ticari anlamda ne tür tavsiyeleriniz olacak?

Başarı bir sonuçtur. Bunun için mutlaka uzun ve meşakkatli bir süreç yaşamak gerekiyor. Eskiler zahmetsiz rahmet olmaz derler. Dolayısıyla önce başarının ilk şartının uzun döneme yayılmış bir çalışma gerektirdiğini unutmamak gerekiyor.

Hayattaki her adım bir sonraki adım için bir merdiven vazifesi yapar. Siz önünüzdeki merdivenleri adımlamadan yükselemezsiniz. Bunun içinde sabır ve azim gerekir.

Eğer siz buna birde plan ve program eklerseniz bu plan ve programı disipline ederek yürütebilirseniz siz başarıya gitmeden o size gelecektir.

Fakat her şeyden önce eğer ticareti konuşuyorsak girişimcilik ve müteşebbislik esastır. Yani birinden bir şey beklemek değil, bir şeyler yapmak gerekir. Maalesef bu gün en temel yanlışlarımızdan birisi hep başkalarından beklemektir. Oysa beklemek yerine küçükte olsa bir imkân varsa bu imkânı ticarete dönüştürebilmek gerekir. Unutmayalım uzun yollar ancak ilk adımı attığınız zaman kat edilebilir. Bu sebeple başkalarından beklemek yerine biz ne yapabiliriz diyerek yola bir an önce çıkmak lazım.

Bu açıdan gençlerimiz örnek başarı biyografileri okusunlar. Bugün bu ülkenin en zengin ailelerinin birinci kuşaklarının doğru düzgün formel bir eğitimi bile yoktur. Oysa onlar sırtlarında yük taşıyıp hamallık yaparak kuruş üstüne kuruş koyarak yükselmişlerdir.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Yenice de neredeyse iş alanı hiç kalmadı. En büyük sorun ise işsizlik. Bu sorunu sizce nasıl çözeriz?

Bu soruya az önceki sorunuza kaldığım yerden devam ederek cevap vermeye çalışayım. Zira 2 soru birbiriyle bağlantılı. Bu soru farklı toplantılarda da bize yöneltile gelen bir sorudur.

Biz Cumhuriyet tarihiyle birlikte savaş sonrası devlet öncülüğünde kalkınma çalışması başlatmış bir milletiz. Bunun etkilerini 80’li yılların başına kadar gördük. Zira devlet bu döneme kadar aynı zamanda en büyük işverendi. Ancak bu dönem artık kapandı. Çevrenize baktığınız zaman bunu rahatlıkla görebilirsiniz. Maden, Demir çelik, Orman İşletmeleri vs.

Fakat bu dönemin geriye bıraktığı mirasa baktığınız zaman hala istihdam konusunda en büyük beklenti devlet kapısı. Oysa bu kapı ancak birkaç kişi için çözüm kaynağı olabilir. Bu açıdan mesele sadece birkaç kişinin sorunun çözümü değil tüm yenicelinin sorunun çözümü olmalıdır.

Burada atılması gereken en önemli adım beklemekten vazgeçmektir. Devlet rutin hizmetlerini yürütsün yeter. Yenice’nin sorununu yine ancak Yeniceli kendisi çözebilir. Bu açıdan her kes kendisine ben ne yapabilirim sorusunu sormak zorunda.

Özellikle Karabük-Yenice ve Yenice-Devrek yollarının büyük oranda tamamlanmasıyla pazarlara ulaşım sorunu büyük oranda ortadan kalktı. Eskiden bu ciddi bir dezavantajdı.

Bu açıdan bakınca üretim yapmak için düne göre daha olumlu bir Yenice ile karşı karşıyayız. Ama temel sorun ne üreteceğiz, kim üretecek ve kaynağı nereden bulacağız sorularına cevap bulmada yatıyor?

Bu sorulara cevap bulmak içinde şehrin toprağını ormanını havasını suyunu ve elbette insanını üretime katılacak birer unsur olarak yeniden yorumlamamız gerekiyor.

Bugün ülkemizde de adını sıkça duyduğumuz yeni bir terim var,mikro kredi. Ben bunu mikro işletme diye değiştirerek kullanıyorum. Evet, en önemli işletme insanın kendisidir ve insan bir mikro işletmedir. Bu mikro işletmenin patronu olan her insan başını iki elinin arasına alıp beklemek yerine ne yapabilirim sorusuna cevap aramalıdır.

Cevap arayan insan sayısı artıkça Yenice’nin sorunu da çözüme kavuşacaktır. Şimdi düşünün bir Beypazarı ilçesinde yer gök havuç ekiliyor. İlçe neredeyse İçanadolu’nun havuç ihtiyacını tek başına karşılıyor. Akşehir’de yer gök kiraz ağacı. İlçe yurt dışına kiraz ihraç ediyor. Akdeniz ve Ege bölgelerimizde öyle ilçeler var ki büyük oranda geçimini sadece maydanoz üreterek sağlıyor. Kısacası önce bir şey üretmeye karar vermek lazım. Bu bir mikro işletme olan bireyden az çok ticaret erbabı olan esnafa ve tüccara herkesi kapsayacak bir seferberliğe dönüşmeli. Kim yapacak sorusuna cevap işte burada gizli. Biz yapacağız. Yani bölge insanı yapacak.

Peki, ne yapacağız? Yapacak öyle çok şey var ki. Sadece ahşaptan üretilebilecek yüzlerce kalem sayılabilir. Bir tek torna makinesi ile evlerin zemin katlarında ve hatta odalarımızın birinde yapılabilecek yüzlerce çeşit. Ahşap oyuncak, tüfek kabzası, bilardo istikası, okey tahtası, rahle, satranç-dama tahtası, tahta kaşık, oklava vs. Yüzlerce kalem. Sadece havuç üretir gibi, kiraz ve maydanoz üretir gibi konsantre olacağız ve üreteceğiz. Ahşap meselesi sadece bir örnek. Kim ne üretebiliyorsa onu üretecek. Mesela bizim tahrana çorbamız bile lezzetiyle Türkiye’de kısa sürede marka olur. Yeter ki üretilsin. Bu bir mikro üretim atağı olmalıdır.

Mikro üretimin finans gereksinimi çok fazla değildir. Bu gereksinim farklı vasıtalarla temin edilebilir. AB ve Dünya Bankası ilgili fonlarından yaralanılabilir. Ama bana kalırsa buna bile çok fazla ihtiyaç yok. Yeter ki bölge insanımız taşın altına elini koymak istesin. Bankalara yığılan emekli ikramiyeleri bile bu alanda üretime kazandırılsa Yenice’de ciddi bir üretim zemini oluşturulabilir. Üretimin pazarlanması ise birlikler oluşturmak yoluyla kolayca yürütülebilir.

Şimdi düşünün bir mikro üretim birimiyle bir insan yaklaşık ayda sadece 1000 YTL
bile gelir elde etse İstanbul’lara gidip 500 YTL gibi komik ücretlere ağır işlerde çalışmayı tercih edermi?

Bu konuda aslında söyleyecek çok sözümüz var. Ama bu mülakat bu amaçla yapılmadığı için şimdilik bu kadarla yetinelim. Ancak bu konuda konuştuğumda hep cevaben bir söz söylenegelmiştir. İyi diyorsun ama bunları gerçekleştirmek imkânsız şeklinde.

İşte bizimde üzerinde durduğumuz budur. Önce bu zihniyetin değişmesi lazım. Başkaları yapabiliyorsa bizde yapabiliriz. Hatta daha da ötesi başkaları yapamasa ve başaramasa da
çalışarak biz yapabilir ve örnek olabiliriz.

Bu bir anlayış değişikliği devrimi ister. Bir anda olabilecek bir şeyde değildir. Bir süreçtir. Tabii bu arada bu sürece öncülük edecek önder insanlara da ihtiyaç var. Buda en az üretmek kadar önemlidir.

Yenice’nin Sesi Gazetesi -Erdinç Dereli: Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.

Yenice’li hemşerilerimle fikirlerimi paylaşma konusunda bir imkân oluşturduğunuz için bende teşekkür ederim. Yayın hayatınızda başarılar dilerim.



12.03. 2008 info@yenice.org